İşte Beyniniz Sinirbilim Beyniniz ve Acayiplikleri Hakkında Neler Söylüyor?

Bir başka maceranın daha sonu: İşte Beyniniz Sinirbilim Beyniniz ve Acayiplikleri Hakkında Neler Söylüyor? 🧠 Kitapta Marc Dingman korku, bellek, uyku, dil, üzüntü, hareket, görme gibi belirli başlı kavramları beynin ilişkili bölümlerini ele alarak ve hemen hemen her bölümde yabancı el sendromu, Bay Tan, locked-in sendromu gibi ender rastlanan hastalıklara ya da durum incelemelerine yer vererek açıklamış ve konuyu daha ilgi çekici hale getirmiş.

Beynimiz de hayat boyu öğrenme kapsamında çalışıyor. Yeni şeyler öğrendikçe yeni bağlantılar kuruyor, mevcut bağlantıları pekiştiriyor. Kimi zaman da bu bağlantılardan bazılarından vazgeçiyor. Decartes’ın ruh ve bedenin ayrı olduğunu savunan düalizmi, beyin araştırmacıları sayesinde duygu durumlarında ilk akla gelen kalp kadar beynin de süreçte rol aldığının gösterilmesiyle bozuluyor.

Peki ya beynin ağrı algılayıcılarının olmadığını biliyor muydunuz? Beynimiz vücudumuzun diğer bölgelerinde meydana gelen acıyı işleyebilir, ancak kendi hasar gördüğünde size bunu bildiremezmiş. Anthony Hopkins’in Kuzuların Sessizliğindeki o meşhur sahnesi işte şimdi anlam kazandı!!! 😅

Bu kitap yine bana Sokrates’in “bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir” ifadesini hatırlattı. Beynimizle ilgili bildiklerimiz de aslında bir hiç sayılabilir. Kitaptan edindiğim önemli çıkarımlardan birisi beynimizde hareketlerimiz ya da hislerimize özgü belirli başlı alanlar mevcut;ancak hepsi bu alanlarla sınırlı değil. Böylesine karmaşık bir sistemi incelemek de bir o kadar heyecan verici.

Yazar sonsözünü “beyniniz sizsiniz” diyerek tamamlıyor.

Baştan sona sıkılmadan okuduğum kitaplardan biri oldu. Herkese şimdiden keyifli okumalar diliyorum 😊

Aklını Yitiren Sinirbilimci Deliliğimin ve İyileşmemin Hikayesi

Barbara K. Lipska “Aklını Yitiren Sinirbilimci Deliliğimin ve İyileşmemin Hikayesi” kitabında cilt kanserinin beynine sıçraması ile başlayan ve zamanla beynin yapı ve işleyişinde ciddi sorunlar yaşatan bir dizi tümörün ailesinin ve özellikle de kendi hayatını nasıl etkilediğinin hikayesini anlatıyor. Hastalığın bedenine ve davranışlarına olan tüm yansımalarını tek tek okumanız gerekli. Olaylar da sağ elinin görüntü alanından kaybolmasıyla başlıyor. Aslında sadece tümörlerin varlığına değil bu tümörlerin kaybolması için maruz kaldığı tüm tedavilere de dayanılması oldukça güç ancak kendisi size ne kadar gayretli olduğunu (ve bence hayatta çoğu zaman önemsiz şeylere çokça önem verdiğimizi) gösteriyor. Neyse ki uygulanan tedaviler (her ne kadar bazı kalıcı hasarlara yol açıp, kanserin tekrarlama garantisi olmasa da) hayatta kalmasını sağlıyor.

Bir sinirbilimci olarak süreçte yaşadıklarını anlatıyor kitabında. Arada bazı hatırlayamadığı boşlukları ise o dönem çevresinde olan aile bireylerine sorarak tamamlıyor. Yıllarını beyinle ilgili çalışmalara adamış bir biliminsanı olarak ne yazık ki başına gelen bu durum karşısında yapılan tetkiklerin nelerle sonuçlananileceğini de biliyor. Bu nedenle, bazı durumlarda sahiden “cehalet mutluluktur” denebilir 😞

“Bizler beyinlerimiziz !” diyor 🧠 Bizi biz yapan personamız. Sadece beynimizin belirli bir bölümüne yerleşik bir kodda gizli değiliz, tüm o sinir hücreleri, bağlantılar, aradaki boşluklar, bir bütün halinde yani. İşte bir yandan beynin birebir yapayını üretmek ya da makinelere aktarmak düşüncesi bana Leonardo de Vinci’nin kanat çırpan uçak modelini anımsatıp, bir o kadar da uzak geliyor. Diğer yandan ise beynin bu gizemi ve makine öğrenmesi çalışmalarına verdiği ilham beni bu konuda daha fazla araştırma yapmaya teşvik ediyor.

Kitap oldukça sürükleyici. Kitabı henüz okumayanlar için Barbara K. Lipska’nın New York Times’ta bu konuda yayınlanan yazısını paylaşıyorum.

Herkese keyifli okumalar.

Merhaba Dünya Makine Çağında İnsan Olmak

Büyük verinin işlenmesi, katma değer yaratmak için gizli örüntü ve şablonların incelenmesi, yapay zeka ve makine öğrenmesi çalışmaları her sektörün vazgeçilmezi artık. Bu analizlerin arkasındaki temel ve önemli öğelerden biri de elbette ki kullanılan algoritmalardır. Hannah Fry’ın kaleme aldığı Merhaba Dünya Makine Çağında İnsan Olmak kitabında iktidar, veri, adalet, tıp, arabalar, suç ve sanat alanlarında hayatlarımızı kolaylaştırması için geliştirilen uygulamaların arkasındaki algoritmalardan bahsediliyor. Severek okuduğum bu kitabın içinde algoritmaların hayatımıza kattığı kolaylık ve yeniliklerin yanı sıra, bazı önyargı / hata oranına da sahip olabilecekleri ilginç örneklerle anlatılıyor. Kendinizi gözü kapalı bu algoritmalara teslim edip etmeyeceğinizi bir kez daha düşünebilirsiniz. Sonsözde algoritmaların (onlar yardımıyla geliştirilen uygulamaların) aslında insanın karar verme süreçlerine yardımcı / destek olması fikri öne çıkıyor. Adalet kısmında verilen örnekler, Kurt ve Sibirya Haskileri arasındaki ayrım, Naive Bayes”in çok naif anlatımı, sürücüsüz arabalar, makineleri insan gibi yaratıcı kılma çabaları kitabın beni etkileyen ve aklımda kalan kısımları arasında yer alıyor. Kitabın adına ilişkin yazılan kısmı da okumayı unutmayın lütfen.

YAPAY ZEKÂ Geleceğinizle İlgili Bugün Bilmeniz Gereken 101 Şey

Lasse Rouhiainen’in “YAPAY ZEKÂ Geleceğinizle İlgili Bugün Bilmeniz Gereken 101 Şey” kitabıyla; yapay zekâya güzel bir başlangıç yapabilir ya da zaten bu alanda araştırma yapıyorsanız güncel ve faydalı bilgileri güzel bir sunumla bularak kitabı bir çırpıda okuyabilirsiniz. Kitabın bana göre en ilgi çekici yanı içeriğin farklı bir biçimde sunumu oldu. Çünkü genellikle kitap okurken içerikte merak ettiğim kişi ya da konuları tarayıcıya yazıp kendi kendinize keşfetmeye çalışabilirsiniz. Bu kitap ise size faydalı bağlantıları (ilgi çekici yapay zekâ uzmanlarını, yapay zekâ alanında öncü Google, Amazon gibi şirketlerin yapay zekâ çalışmalarını vb.) akışın içinde sunuyor. Kitabın adında da vurgulanan yapay zekâ ile ilgili bileniz gereken 101 şey, 10 farklı bölümde toplanarak verilmiş. İçerik bir bakıma soru cevap şeklinde gittiğinden ve oldukça yeni bilgilere yer verdiğinden okuyucu sıkılmaya fırsat bulamıyor.

Yazar, kitabın odaklandığı yapay zekânın genel bir tanımını yaparak başlamış. Bu ve ilerleyen bölümlerde okuyucunun merak edebileceği ve ihtiyaç duyabileceği bazı temel kavramlar da açıklanmış. “Yapay Zekâ” için Andrew Ng’den alıntılanan “Yeni Elektrik” benzetimi de oldukça akılda kalıcı. Nasıl elektriğin icadı ve yaygın kullanımı vaktiyle hayatlarımız için bir dönüm noktası olmuşsa, yapay zekâ da günümüzde bizler için benzer bir dönüm noktasını ifade ediyor. Son zamanda “Yapay Zekâ“ya karşı oluşan ön yargının (belki de medyanın yönlendirmesi belki de insanların bilgisizliğinden kaynaklanan), bu terim yerine “Veri Bilimi“nin kullanılmasıyla daha çok kabul görmesini sağlayacağı düşüncesi (Sebastian Thrun’dan alıntılanmış) bana da oldukça akla uygun geldi. Çünkü; zaten yapay zekâ alanında gerçekleştirilen önemli ölçüdeki çalışmanın arka planında veri kullanılmaktadır. Kitapta “veri“ye yapılan “yeni petrol” benzetimi ise bizlere verinin kamu ya da özel sektörde, hatta bireylerin kendi hayatlarında son derece önemli olduğunun bir göstergesidir.

Kitapta yapay zekânın uygulama alanları ve iş süreçlerine etkileri, sohbet robotları, robotlar ve sürücüsüz araçlarla ilgili detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz. Yazar son bölümlerde ise konuyla ilgili kendisine sıkça yöneltilen sorulara (yapay zekânın gündelik hayatta nerelerde kullanıldığı, yapay zekâya ilişkin korkular, yapay zekâ teknolojilerine ilişkin gizlilik endişeleri vb.) cevaplar vermiş.

Literatürde yapay zekânın geleceğine yönelik hem iyimser hem de kötümser görüşler yer almakta, yapay zekânın bir gün bizleri ele geçirip geçirmeyeceği her fırsatta tartışılmaktadır. Bu kitap, konuyla ilgili mevcut duruma ışık tutmakta olup, bana göre daha çok iyimser çerçevede kalmaktadır ki; kitabın satır aralarında okuyucuya yapay zekâyla ilgili verdiği kavramsal bilgilerle ve okuyucunun yapay zekâyı günlük / profesyonel hayatta nasıl kullanabileceğine ilişkin verdiği bilgilerle yapay zekâya ilişkin geliştirilen önyargıları ortadan kaldırma konusunda faydalı olabileceğini düşünüyorum.

Kitap “Yapay Zekâ 101” gibi düşünülüp zaten bildiğim konular denilip geçilmemeli. Sonuçta öğrenmek hayat boyu. Kitapta yapay zekâ alanında çalışmakta olan kişilerin de mutlaka ilgi çekici bulacağı hususların da mevcut olduğunu düşünüyorum. Örneğin; kitap beni bir sohbet robotu geliştirme düşüncesine teşvik etti 🙂

Tüm bu güzelliklerle beraber; kitabın Türkçe çevirisinde “Machine Learning” teriminin “Makine Öğrenimi” olarak geçtiğini gördüm. Bu kullanımın fazla çeviri olduğu düşüncesindeyim. “Machine Learning” terimi çevirisinin yeniden incelenerek ve terimin Türkçedeki yaygın kullanımı düşünülerek kitabın bir sonraki baskısında “Machine Learning“in “Makine Öğrenmesi” olarak çevirisini öneriyorum. Diğer bir önerim, çok faydalı bulduğum faydalı bağlantıların veriliş şekli konusunda. Tarayıcıya yazmanın zor olduğu bağlantılar, karekodlarıyla verilebilir mi? Böylelikle okuyucular karekodu hızlıca okutarak ilgili sayfaya yönlenebilir. Ayrıca, kitabın orijinal baskısında da aynı mıdır bilemiyorum; ancak kitapta yer alan ve “fazla metin içeren şekiller”deki metin ne yazık ki hiç okunaklı değil (kitabı yeni bitirdiğim için kitabın sonlarında rastladığım Yaşamın Geleceği Enstitüsü’nden alınan ve ileri yapay zekâ ile ilgili sık rastlanan 7 efsanenin yer aldığı şekli bir örnek olarak gösterebilirim). Bir sonraki baskıda, şekillerde yer alan metnin puntosunu büyütmek ya da şekillerde daha az yazıya yer vermek gibi çözümler düşünülebilir mi? Kitabın sonlarındaki yazım ve noktalama hataları da giderilebilir (sayfa 206: deri öğrenme – n unutulmuş, sayfa 248: ilk paragraf sonunda fazla nokta yer alıyor).

Bu güzel kitabı en kısa zamanda edinmenizi tavsiye eder, şimdiden herkese keyifli okumalar dilerim.

Rouhiainen, L. (2020). Yapay Zeka Geleceğimizle İlgili Bugün Bilmeniz Gereken 101 Şey (1. bs.). İstanbul: Pegasus Yayınları. ISBN: 978-605-299-872-4.

Beyniniz Hayatınızı Nasıl Şekillendirir?

Birçoğu kişi için Yapay Zekâ dendiğinde akla “Acaba robotlar bizi ele geçirecek mi?” sorusu; benimse aklıma Cem Yılmaz’ın “Benim şarja taktığım alet beni nereye ele geçiriyor !” lafı. Çalışma alanım gereği epeyce bir zamandır işin biraz daha özü: “Makinler nasıl öğrenir?”, “Yapay zekâ nasıl elde edilir?” gibi sorularla muhatabım. Bu soruların mühendislik, matematik, istatistik gibi bilimlerden pek çok araştırmacı tarafından verilebilecek farklı cevapları halihazırda bulunurken, insan gibi düşünen ve insan gibi karar verebilen makineleri (yani bilgisayarları) geliştirebilmenin ortak paydası aslında henüz sırları tam anlamıyla keşfedilememiş olan insan beyni yapı ve işleyişine dayanıyor.

Uzman Dr. Ece Balkuv‘un, yapay zekâ üzerine çalışsın/çalışmasın gizemlerle dolu beynimiz hakkında pek çok kişinin büyük bir zevkle okuyabileceği “Beyniniz Hayatınızı Nasıl Şekillendirir?” kitabını okudum ve aklımda kalan, çarpıcı bulduğum birkaç noktayı paylaşmak istedim.

Özellikle yapay zekânın geleceğiyle ilgili çalışmalar (beyin haritası çıkarılması, kriyonik bekleme, beynin yapay bedenlere aktarılması gibi) incelendiğinde tam bir yapay zekâyı elde edebilmenin belki bir gün muhtemel; ancak bu yolda atılması gereken fazlaca adım olduğunu vurgulayarak sözlerime başlamak yerinde olacaktır; zira beynimize ulaşan gerçekle beynimizin bilincimize sunduğu gerçeğin bir olmadığı ortada. Bu konuda kitapta verilen dikkat çekici örneklerden ilki kör noktada görme olayı gerçekleşmediği halde görüntümüzde herhangi bir kesintinin mevcut olmaması, ikincisi ise göz bebeğinin sürekli hareketinden dolayı sanki elinde bir video kamerayla koşan bir kişinin kamerasından elde edilecek görüntüye benzer bir görüntü elde etmemiz beklenirken, dış dünyayı oldukça akıcı şekilde görebilmemizdi. İnsan zihni (kitapta genel bilimsel görüşe göre beynin fizyokimyasal bir durumu olduğu ifade edilmiş), sürekli dış dünyanın bir modelini üretmekte ve bizlere sunmakta. Gerçekten büyüleyici…

Kitapta; beynin yapı ve işleyişi (beynin hangi bölgelerinin hangi hareketlerden ve duygulardan sorumlu olduğu), beyin kaynaklı çeşitli rahatsızlıklar günlük hayattan ve geçmişten örneklerle akıcı bir üslupla anlatılmış. Nörolojinin Geleceği bölümünde ve son alt bölüm olan Ölümsüzlük‘te ise makine öğrenmesi ve yapay zekâ üzerine çalışan araştırmacıların ilgisini çekeceğini düşündüğüm kısımlar mevcut. Aslında kitabın bütününün yapay zekâ araştırmacılarına ileride gerçekleştirecekleri çalışmalar için fikir verebileceğini düşünüyorum.

“Beyniniz Hayatınızı Nasıl Şekillendirir?” kitabı; David Eagleman’ın Beyin kitabı ile başlayan, University of Miami’de Doç. Dr. Odelia Schwartz ile hesaplamalı sinirbilim ve derin öğrenme konularında gerçekleştirdiğim doktora sonrası araştırmalarla heyecanımın pekiştiği insan beyni araştırmaları konusunda okuduğum güzel kitaplardan bir başkası oldu, araştırmacılara keyifli okumalar diliyorum.

Balkuv, E. (2020). Beyniniz Hayatınızı Nasıl Şekillendirir? Müptela Yayınları: İstanbul. ISBN: 978-625-7099-11-0.